GÜN ORTASINDA – Metin Külünk
Son 80 yılın konuşmadığımız problemi: başkaları adına akıllarını ve ruhlarını devşirilmesine izin vererek,
Türkçe yazılı isimleri
ve Müslüman kimlikleri ile görünürken ülkemiz içinde,
İngiltere’nin küresel politikalarına,
Almanya’nın küresel politikalarına,
ABD’nin küresel politikalarına ve İsrail’in Siyonist politikalarına inandırılmış ajanlaşmış insanların varlığı artık son yapılan operasyon da görüldüğü gibi aşikar açık hale gelmiştir.
Bugünün meselesi değildir bu uzun yıllara yönelik bir meseledir hatta Osmanlı’nın son döneminde başlayan süreçtir.
Kendi ülkesine kendi devletine kendi milletine inanmamak ve güvenmemek ve de kendi ülkesine milletine ve devletine ve topraklarına karşı başkaları adına ihanet etmek.
Nüfus kâğıtlarına baktığınızda “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” yazar; “Dini: İslam” diye yazar.
Ancak bu tip kişilerin Almanya’nın “Büyük Alman imparatorluğu” iddiasına, İngilizlerin “güneşin batmadığı imparatorluk” iddiasına,
Amerika’nın çıkarlarına ve İsrail’in Siyonist politikalarına inandırılmış
etki ajanlarının sayısı oldukça çok olduğu görülüyor .
Bu tür kişiler hayatın her alanında çok yaygındır; en son ajanlaştırılmış modeller arasında LGBT modellemeleri de yer almakta ve bunlar tamamen Avrupa Birliği fonlarından beslenen yapılar gibi görünmektedir.15 Temmuz öncesinde de sonrasında da Türkiye’den kaçan FETÖ terör örgütü mensupları gittikleri ülkelerde ve ülkemizde sızdıkları yerlerde doğrudan yabancı ülke istihbarat servislerine hizmet etmişlerdir aslında karşımızda bir casusluk örgütü vardır son yapılan operasyonlar bunun açık kanıtlarından birisidir.
Özellikle Dışişleri Bakanlığı gibi stratejik bir kurumumuzdaki Fetö yapılanmasının varlığının devamı bir anlamda küresel politikalarda bilgi güvenliğimizin ne kadar tehdit altında olduğunun en açık kanıtıdır.
Ve de bu casus yapının sızdıkları yerlerde topladıkları bilgileri hangi ülke istihbarat örgütlerine transfer ettiklerine dair çok daha önleyici ve de tasfiye edici tedbirleri almak noktasında hızlı hareket edilmelidir.
Diğer taraftan
işin garip tarafı şu: Atatürk’ün kurduğu CHP’nin bağımsızlık politikaları ekseninde hareket etmesi gerekirken, Ekrem İmamoğlu’ndan sonra Zelenski rolünü üstlenmiş gibi görünen Özgür Özel, kapı kapı dolaşarak Türkiye Cumhuriyeti’ni şikâyet ediyor ve gönüllü olarak tıpkı Zelenski gibi Batı’nın çıkarlarına en uygun lider adayının kendi parti ve kadroları olduğunu ifade ederek ajanlaştırılmış parti yönetimi görüntüsü modeli ortaya koyuyor.
Garip değil mi?
Diğer tarafta, Eİ belediye başkanlığı koltuğuna oturur oturmaz, sanki bir el derhal bu şehirde yaşayan insanların bilgilerini teslim et talimatı vermiş gibi; İstanbulluların bilgileri doğrudan İngiltere ve İsrail odaklı bir yapıya teslim ediliyor ve her bir vatandaşımız bu ajanlık modeli üzerinden Türkiye düşmanlarının doğrudan hedefi haline getiriliyor.
Casusluk modellemesi özellikle dijital üzerinden—ifade edelim ki—hacker modellemesi ya da benzer yöntemlerle o kadar kolay hale getirildi ki, insan devşirme süreçleri ürkütücü biçimde hızlandı.
Aynı tehlike PKK’nın Türkiye’ye yönelik politikalarında da gözle görülür; içeride insan devşirme noktasında maalesef yurt dışı kaynaklı olarak müthiş mesafeler kat ettiler.
Velhasıl, doğrudan bir casusluk söz konusudur; Türkiye’ye değil, Türkiye’nin dışında devşirildikleri adreslerin (büyük güçlerin) çıkarlarına inandırılmış isimler üzerinden casusluk modellemesi geliştirilmiştir ve acil tedbir alınması gerekmektedir.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, MİT’in ve yargının birlikte çalışacağı bir modelde, hayatın bütün alanlarında siyasette, sosyal hayatta, dijitalde faal olan bu yapılar teker teker açığa çıkarılacak ve adalete teslim edilecektir.
Bu casus yapılar yalnızca Londra ve İsrail merkezli değil; ABD ve Almanya’nın da veya başka devletlerin içerdeki uzantılarıdır.
Metin Külünk – Siyasetçi