Değişimin Kapısını Çalmak – Leyla Öztürk
Sevgili okurlar;
Hayat bazen öyle bir noktaya gelir ki, her şey aynı kalır ama hiçbir şey eskisi gibi değildir. Sabah aynı saatte kalkarsınız, aynı kahveyi içersiniz, aynı insanlarla konuşursunuz… ama içten içe bir huzursuzluk vardır. Sanki içinizde biri, “Artık buradan gitmemiz gerekiyor” der. İşte o ses, değişimin ilk işaretidir.
Değişim kimine göre korkutucu, kimine göre heyecan vericidir. Aslında değişim, ikisinin tam ortasında bir yerdedir: Korku ve cesaretin dans ettiği ince bir çizgide. Çünkü insan, alıştığı düzeni bırakmaktan çekinir. Tanıdık olan güvenlidir, ama güvenli olan her zaman doğru değildir.
Bir düşünün: Kelebek, kozadan çıkarken en çok o anda zorlanır. Ama eğer o anı atlatamazsa, uçmayı hiç öğrenemez. Biz de hayatta, en sıkıştığımız anlarda aslında dönüşümün eşiğindeyizdir.
Değişimin en güzel tarafı, bizi yeniden tanıştırmasıdır. “Ben kimim, ne istiyorum, gerçekten nereye aitim?” sorularını sormaya başlarız. Cevaplar hemen gelmez ama geldiklerinde bizi bambaşka bir yola sokarlar.
Tabii değişim sihirli bir değnek değildir. Cesaret ister, sabır ister. Bazen insanlar sizi anlamaz, bazen eski çevreniz “Ne gerek vardı ki?” der. Ama unutmayın: Her büyük değişim önce yalnızlıkla başlar, sonra alkışlarla devam eder.
Benim öğrendiğim şu: Hayatta en büyük pişmanlık, yanlış kararlar değildir; hiç karar verememektir. Denememek, kaybetmekten daha ağırdır. Çünkü en azından deneyince, kendi hikâyeni yazarsın.
Eğer şu sıralar hayatınızda bir şeylerin yerinden oynamaya başladığını hissediyorsanız, direnmeyin. Belki de evren size sadece, “Yeni bir sen olma zamanı geldi” demek istiyordur.
Kapıyı çalıyor olabilir…
Açın.
Sevgi ve saygılarımla..